Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda..
Bir Milli Eğitim Müfettişi tarafından hazırlanan, “Türkiye’nin çocuk ve gençlik” raporuna dikkat..
Yüreğinizle okuyun, çünkü bu raporda siz de varsınız..
***
Hayatın gerçekliklerinden habersiz, duygusuz ve bencil bir nesil geliyor..
Başkalarının çocukları için ağlanmasına anlam veremiyorlar..
Yanıbaşımızdaki savaşlar, acı çeken çocuklar, ölen onbinlerce insan onları hiç ilgilendirmiyor..
Bütün acı gerçekleri çizgi film tadında izliyorlar ve yürekleri hiç acımıyor..
Hayatlarının odağındaki tek şey eğlenmek..
Eğlenemedikleri tüm zamanları kendilerine bir işkence olarak görüyorlar..
…
Kendileri için yapılan fedakarlıkların hiç farkında değiller..
Kıymet bilmiyorlar ve vefasızlar..
Herkesi kendilerine hizmet için yaratılmış olarak görüyorlar..
…
İnsanlara verdikleri değer, onların isteklerini yerine getirebildikleri ve ne kadar eğlendirdikleriyle orantılı..
Hayatlarında eğlenceden başka bir amaç olmadığı için, artık tek eğlence kaynağına dönmüş telefon ve tabletlerini ellerinden aldığınızda dünyanın sonunun geldiğini zannediyorlar..
…
Geçmiş onları pek ilgilendirmiyor, atalarımıza karşı vefasızlar..
Dedelerinin canları-kanları pahasına vermediği vatan toprağını en iyi fiyatı verene satacak kadar maneviyattan yoksunlar..
Vatan, onlar için son model bir cep telefonundan daha değersiz..
…
Milletimizin geleceği açısından endişeleniyorum..
20 yıl sonra bu nesil, nasıl ana-baba olacak?
Kendine hayrı olmayan bu nesil nasıl çocuk yetiştirecek?
Evlerini nasıl idare edebilecek?
Ülkeyi nasıl yönetecek?
Vatanı nasıl savunup can verecek?
…
NEDEN BÖYLELER, biliyor musunuz?
Çünkü, altın kafeslerde çocuklar yetiştiriyoruz da ondan..
Uçmayı bilmeyen kuşlar gibiler, çocuklar hayattan bihaber..
…
1- Açlık nedir bilmiyorlar, yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında, acıkmalarına fırsat bile vermiyoruz..
Öyle ki, yemek yemeyi bile işkence görür hale geliyorlar..
2- Susuzluk nedir hiç bilmiyorlar, hiç susuz kalmamışlar..
Üç adımlık yolda bile susarlar diye yanımızda içecek taşıyoruz..
Çocuk daha ‘susadım’ demeden ağzına suyu dayıyoruz..
3- Çocuklar hiç üşümüyorlar..
Soğuk havalarda evden çıkarmıyoruz..
Okula giderken kırk kat sarmalayıp çıkarıyoruz dışarı, hiç titremiyorlar..
4- Çocuklar hiç ıslanmıyorlar..
Evden arabaya kadar bile üç metrelik mesafede şemsiyesini başına tutuyoruz..
Saçına bir tek yağmur damlası düşürmüyoruz..
5- Yorgunluk nedir bilmiyor çocuklar..
İki adımlık mesafelere bile arabayla götürüyoruz onları, yorulmasınlar diye..
Birazcık parkta koşsalar, hasta olacak diye engel oluyoruz..
Onlar, takatleri tükenecek kadar hiç yorulmuyorlar..
6- Yokluk nedir bilmiyorlar, daha istemeden her şeyi önlerine sunuyoruz..
Bu yüzden varlığın kıymetini bilmiyorlar..
7- Onlar bir yanığın veya bıçak kesiğinin acısını bilmiyorlar..
Elleri yanmasın, kesilmesin sakın diye onlara ne bıçak tutturuyor ne ocak yaktırıyoruz..
Yani; anne-babalar çocuklarına yaşamı hissettirmiyor..
…
Ama DEVLET HİSSETMELİ, hatta derinden hissetmeli ve de hissettirmeli..
Müdahale edilmezse, GELECEK iyi şeyler getirmeyecek güzel ülkemize..
Öğretim programlarını ve ders materyallerini mi revize ederler, okulların duygu eğitimi konusunda rollerini mi arttırırlar, ya da başka yollar mı bulurlar, bunu bilemem..
Geç kalınmadan bu sorun mutlaka çözülmeli..
Çünkü..
Çocuklarımız ve gençlerimizi uyandırmazsak, ÜLKE ÇÖZÜLECEK..
***
Müfettiş Doğan Ceylan’ın bu raporundan herkesin çıkaracağı bir “ders” var..
Umarım alan olur..