Satıcının, satış sözleşmesindeki temel borcu, malı satın alana yani konumuz kapsamında tüketiciye, satış sözleşmesindeki şartlara uygun teslim etmesidir. Bu kapsamda, tüketicinin bedel iadesini talep edebileceği durumlardan ilki, tüketici tarafından satın alınan bir üründe, garanti süresi bitiminden sonra ortaya çıkan arızanın satılan ürünün ayıplı olmasından kaynaklı olduğu anlaşıldığı takdirde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı uyarınca garanti süresi geçmiş olsa dahi tüketici, seçimlik haklarından biri olan bedelin iadesini talep edebilir. Ayıplı malın nitelendirilmesi ise TKHK m. 8’de ayrıntılı bir biçimde açıklanmıştır. Yine aynı Kanunun 9. Maddesinde satıcının, ayıplı maldan sorumluluğu düzenlenmektedir.
Bir ürünün ayıplı olmasının yanı sıra bir hizmet de ayıplı olabilir. Bu kapsamda ayıplı hizmetin ne olduğuna ilişkin düzenleme TKHK m. 13’te yer alırken, TKHK m. 15’te de ayıplı hizmet halinde tüketicinin seçimlik hakları düzenlenmiştir. İşbu seçimlik haklar arasında sözleşmeden dönme yani tüketici bağlamında bedel iadesi gündeme gelecektir.
Yine bu kapsamda, mesafeli sözleşmelerde tüketicinin sahip olduğu haklardan birisi de cayma hakkıdır. Mesafeli sözleşmelerde cayma hakkı, mal veya hizmetin teslim tarihinden itibaren on dört gündür. Cayma hakkını kullanmak isteyen tüketici, on dört gün içerisinde satıcı veya sağlayıcıya hiçbir gerekçe göstermeksizin ve de cezai şart ödemeksizin sözleşmeden cayma hakkını haizdir. Yine cayma hakkı kapsamında tüketici, TKHK m. 48/4 uyarınca, cayma süresi içerisinde malın mutat kullanımı sebebiyle meydana gelen değişiklik ve bozulmalardan sorumlu tutulamaz. Bu kapsamda tüketici, on dört günlük cayma süresi içerisinde malı olağan kullanımına uygun bir bicimde kullanmış ise işbu süre içerisinde mesafeli sözleşmeden cayma hakkını kullanabilir ve bedel iadesi talep edebilir. Değindiğimiz üzere tüketici, cayma süresi içerisinde malı, kullanım talimatlarına uygun bir biçimde kullandığı takdirde meydana gelen değer azalması veya iadenin imkansızlaşması gibi hususlar ile bağlı olmayacaktır. Dolayısı ile malın mutat kullanımından kaynaklanan değişiklik, bozulma, değer azalması veya iadenin imkansızlaşması tüketicinin kusuru olarak olarak değerlendirilemez.
Cayma hakkını kullanmak isteyen tüketici, işbu cayma hakkını kullandığına ilişkin bildirimi on dört günlük cayma süresi dolmadan yazılı veya kalıcı veri sağlayıcısı aracılığı ile satıcı veya sağlayıcıya yönlendirmelidir. Cayma hakkının kullanıldığına yönelik ispat yükü ise tüketiciye aittir. İşbu sebeple tüketici hak kaybı yaşamamak adına, belirtildiği üzere, cayma hakkını kullandığını usulüne uygun biçimde yazılı veya kalıcı veri sağlayıcısı aracılığı ile satıcı veya sağlayıcıya iletmelidir. Satıcı ya da sağlayıcı, tüketiciyi cayma hakkı ile ilgili olarak bilgilendirmemiş veya bilgilendirmiş ancak bu bilgilendirme gereği gibi yapılmamışsa tüketici, cayma hakkı için düzenlenen on dört günlük süre ile kural olarak bağlı değildir. Satıcı veya sağlayıcı tarafından cayma hakkı konusunda gereği gibi bilgilendirme bir yıllık süre içinde yapıldığı takdirde on dört günlük cayma süresi bu bilgilendirmenin gereği gibi yapıldığı günden itibaren işlemeye başlar. Tüketicinin cayma hakkının istisnalar, Mesafeli Sözleşmeler Yönetmeliği m. 15’te düzenlenmiştir. İşbu maddede sayılan hallerde, tüketicinin cayma hakkı bulunmamaktadır.
Eğer satıcı veya sağlayıcı, cayma hakkı ile ilgili yükümlülüklerini yerine getirmez ya da bu yükümlülüklere aykırı bir şekilde davranırsa, her bir aykırı işlem ya da sözleşme için, her yıl belirlenen yeniden değerleme oranına göre hesaplanan bir idari para cezası uygulanır.
Yukarıda kısaca tüketicinin hangi hallerde bedel iadesini talep edebileceğine ilişkin açıklamalarda bulunulmuştur. Kural olarak tüketici, seçimlik haklarından birini kullandıktan sonra işbu hakkı kullanmaktan cayarak bir diğer seçimlik hakkını kullanamaz. Doktrinde tüketicinin seçimlik haklarını kullanırken hak kaybı yaşamasının önüne geçilebilmesi adına seçimlik haklarını terditli olarak kullanabilmesine ilişkin düzenleme getirilmesi gerektiği görüşü de bulunmaktadır. Ancak tüketicinin seçimlik haklarını terditli kullanabileceğine ilişkin düzenlemenin tüketici açısından hak kaybını önlemeye ilişkin bir koruma getiremeyeceği kanaatindeyiz. Açıklamamız gerekirse; tüketici ayıplı çıkan malının onarılmasını veya bu mümkün değilse bedel iadesini talep ediyor olsun. İşbu hususu mahkemeden veya tüketici hakem heyetinden terditli olarak talep eden tüketici lehine mahkemenin onarım hususunda karar verdiğini varsayarsak ve ancak satıcı veya sağlayıcı onarımı gerçekleştirmezse tüketici bu durumda yeniden bir dava açmak durumunda kalacaktır. Dolayısı ile tüketicinin taleplerini terditli olarak talep edebilmesi halinde dahi uygulamada hükmün icrasının uzun süreceği durumlar söz konusu olabilecektir. Bu bağlamda, tüketicinin, tüketici hukukunda uzman bir avukat aracılığı ile seçimlik haklarını ne şekilde kullanabileceğine ilişkin hukuki destek alması her durumda tüketicinin en iyi hak koruması altında olmasını sağlayacaktır.