Değerli okurlarım, bizim nesil 20. Ve 21 yüzyılın birer çeyreğini yaşamış bulunmaktayız. Bu yüzyılların ilkinde insanlık iki kere büyük savaş yaptı. Milyonları öldürdüler. Ölenlerden daha fazlasını da sakat ve hasta ederek imzalarını attılar.
20. Yüzyılda monarşi denilen kraliyet ve sultanlık yönetimleri son buldu. Ayrıca Milliyetçilik ideolojisi bütün dünyada farklı tonlarda kendisine müntesipler buldular. Kimi ülkelerde bu ideoloji ırkçılığa dönüştü, kimi ülkelerde ise sadece vatan sevgisi olarak kaldı.
Ulus devlet mantığında milliyetçilik halkı devlete ve millete karşı saygılı, itaatkâr, yürekten bağlı insanlar olmalarına katkı sağlıyordu.
Ülkemizde de bir zorunluluk olarak ortaya çıkmış bir ideolojidir. Çok milletli, dinli ve mezhepli bir toplumun ardından kurulan cumhuriyete birlik ve beraberlik için ağırlıkla kültürel formatta bir milliyetçiliğin tutkal gibi gerekli olduğu kanaati etkili oldu. Bu şekilde kaostan ve kalabalık olmaktan kurtulacaktık.
Bir yere kadar da başarılı oldu. Gel gör ki ülkemizin bu birlik ve beraberlik formülünü bozup parçalamak için dini ve ırki kimlikler üzerinden ötekileştirme çalışmaları ülkemize ve milletimize çok enerji ve zaman kaybettirirken, maddi anlamda pahalıya mal oldu.
Sonuç olarak ilk zamanlardaki Milliyetçilik, devletimizin ve toplumumuzun hedeflerinin birçoğuna ulaşılması, bir kısım hedeflerin de akamete uğraması yüzünden milletimizi yarınlara doğru heyecanla yürütebilecek içeriğini güncelleyemedi. Duygusal olarak hala toplumda kendisini diri tutabilmektedir.
Ayrıca ülkemizin kırsalında İslam ve Müslümanlık geleneksel olarak devam ederken dağılan Müslümanları öncelikle birbirini seven, ardından tekrar bir millet ve devlet gibi bir yapı oluşmasını hedefleyen ümmet anlayışı da okullarda ve şehirlerde kendisine zemin buldu. Dini olarak geleneksel bir yapıya sahip olan Türk milleti için bu ideoloji geniş halk kesimlerine inemedi, çoğu zaman da gerektiği şekilde anlaşılamadı da.
Sonuç itibarıyla Ümmetçilik 50 yılı aşkın bir geçmişiyle toplumsal hatıralarda iz bıraktı ve öz ideolojisinde uzaklaşmaya başladı. Bu da duygusal olarak yüreklerde canlılığını hala korumaktadır.
Bir başka ideoloji de sosyalizmdir. Sosyal demokrasi gibi kulağa hoş gelen içeriği ile dünyada heyecan uyandırmış, başarılı olduğu ülkeler de olmuş, ama en sonunda önce komünizm gibi zalim bir yönetim şekline, ardından da kapitalizm canavarına yenik düşmüştür.
Ülkemizde cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren eğitimli kitlenin ideolojisi olmuş fakat çıkışı itibarıyla sosyal adaleti ön plana çıkarmasına rağmen papyonlu salon adamlarının etiketine dönüşmüştür. Halktan uzak olmuşlardır. Dini ve milli değerlere de mesafeli durmuşlardır.
Bu ve benzeri açmazları neticesinde dünyada da ülkemizde de artık fonksiyonelliğini yitirmişlerdir. Değer ideolojiler gibi sadece tabelaları kalmıştır.
Peki şimdi ne olacak?
--Türk milletinin yeni hedefleri var mıdır?
--Kızıl elmamız nedir?
--Hangi düşünce bizi tekrar bir millet olma yolunda kaynaştırır.
--Hangi fikir akımı farklılıklarımızdan güç üretmemizi ve hızla zengin ve güçlü bir millet olmamıza katkı sağlar?
Birkaç cümle ile acizane olarak fikirlerimi söyleyeyim:
&&Bütün toplumu içine alan milli eğitim ve kültür tanımlaması yapıp bu tanımın eğitim ve öğretimi için faaliyetleri organize etmek.
&&Türk kültürünü Türkçe konuşulan bütün illerdeki dokularıyla, renkleriyle, kıyafetiyle, şivesiyle, töresiyle, ata sözleriyle, türküleriyle, ahlak anlayışıyla ve bütün parçaların birleştiği bir şeklin lezzetiyle yeniden tarif edip halka sunularak bütün eğitim kurumlarının en temel dersi olarak sistemdeki yerini almalıdır.
&&Bu yapıdaki her bir parçanın bütünü oluşturduğunu en ikna edici yöntemlerle hayatın içinde gönülden gönüle yol alması sağlanmalıdır.
&&Dini sahada Ağırlıklı olarak İslam’ın Hanefi- Maturidi ekolünün günümüz idrakinin anlayacağı bir dille yeniden yazılması ivedilikle sağlanması ve eğitim müfredatının her aşamasında uzman eğitmen ve öğretmenlerle yerini almalıdır.
&&Tarihi geçmişinden referans alan bütün dini ekollerin de kendi müktesebatlarını ehliyetli alimler vasıtasıyla günümüz idrakine göre yeniden düzenlemeleri teşvik edilmelidir.
&&Halkı, ne adına olursa olsun maddi ve manevi sömüren hiçbir organizasyona zinhar izin verilmemelidir. Bir taraftan eğitim, diğer taraftan kontrol ve denetim Devletimizin en önemli işlerinden birisi olmalıdır.
&&Bu çerçeve temelinde hayatı ve insanları ilgilendiren her alanda benzer bir eğitim ve kültür programı kurgulanıp icra edilmelidir.
Tarihiyle barışık ama ondan ibretler çıkarabilecek kadar objektif bir bakış açısı öğretilmelidir. Bu şekilde birbirine kenetlenmiş ve üst kültür seviyesine çıkmayı başarmış bir millet olmayı hayal etmeliyiz.
Dini hayat ahlakilik temelinde ele alıp saygı çerçevesinde özgürce yaşanılabilmelidir. Adaletin ve hakkaniyetin, eşitliğin ve özgürlüğün en önemli zırhı olmasına çok özen gösterilmelidir.
&&&En önemlisi her çalışmada gelecek nesiller düşünülerek hareket edilmelidir ki nesiller arası bağlar sağlam kalsın. Dede, baba ve torun bağı üzerine bir aile ve toplum yapısı ana hedefimiz olmalıdır.
Daha fazlasını başka bir zamana bırakalım. Acizane sadece yaşadıklarımın bana öğrettiklerinin, gördüklerimin, okuduklarımın ve düşündüklerimin neticesinde oluşan özet içerikli birkaç cümle kurmaya çalıştım.
Daha fazlası mütefekkirlerimizin, toplum bilimcilerin, filozofların, sosyologların, din alimlerinin, ilgililerin ve yetkililerin işi olsa gerektir.
Kişisel tefekkürünüzü zenginleştirmenizi öneririm.
Allah’a emanet olunuz.