Muhafazakârlık tanımını yine sözlükten alalım ki doğru ve genel bir anlamından yola çıkarak yazımıza başlayalım.
İlk karşımıza çıkan anlamı tutuculuktur.
Devam eden anlamı ise; ‘’Var olan siyasal, toplumsal ve kültürel düzenin olduğu gibi sürdürülmesinden yana olan, bu alanlarda yenileşmeye, değişmeye karşı çıkan tutum, anlayış, görüş’’ olarak biraz daha geniş anlamı ifade eder.
Toplumsal karşılığında ise dini kaynağı dine dayanan ve dinleştirilmiş bütün kültürel adet ve geleneklerin korunması düşüncesi hatta inancı olarak karşımıza çıkar.
Bu aşamadaki bir muhafazakarlık neyi muhafaza ettiğine bakamaz. Sadece onu korur, saldırılar olduğunda engeller, daha da ileri giderek tehdit algıladığında her türlü müdahaleyi kendinde hak bulur.
Bu tür muhafazakarlıkta muhafaza ettiği şeyleri denetleme, inceleme ve analiz etme imkânı olamaz. Tek görevi vardır o da onu devraldığı şekilde bir sonraki nesle devretmek olarak anlaşılır.
İletişim çağının öncesinde muhafazakarlık kolaydı. Çok tehdit de almıyordu. Nesiller boyu miras olarak aktarımızda pek de bir zorluk yaşanmadı. O yüzden de yüz yıllar birbirine benzer bir içerikte geçmiş de diyebiliriz.
Coğrafi etkenler, etkili ve sert halk kültürü, bir çeşit kast ve çoğunlukla gizli ama bazen açık bir ruhbanlıkla birlikte muhafazakârlık katarına yüzyıllar içerisinde eklenen vagonlarla yükü ciddi manada ağırlaşmıştır.
Gün geldi, elektrik bulundu. Yetmedi elektrik enerjisi akü ile depolandı. Bu enerjiye bağlı olarak çalışan makinalar ve aletler üretildi.
Ardında telefonla başlayıp televizyonla devam eden bir döneme girildi. Dünyada bir yerde yaşanan ve konuşulan her şey bir anda dünyanın başka bir yerlerinde anında duyulur ve bilinir oldu.
Bu da yetmedi ve bilgisayar denilen bilgilerin düzenli depolandığı ve yapılan yazılımlarla birçok işi ve işlemi çok kısa sürelerde yapılabilen bir döneme girdik.
Bu da yetmedi. İnsanoğlunun en zekileri yine İnternet denilen yeni bir teknoloji ile ortaya çıktı.
İşte ne olduysa internet teknolojilerinin çok hızlı yayılıp gelişmesiyle oldu. Muhafaza edilen her bir paket açıldı ve kıyaslarla, zamanın şartlarıyla, akılla, sonuçlarla muhakeme edilmeye başlandı.
İşte muhafaza ettiklerinin hiç farkında olmayan ezberciler ve taşıyıcılar birden panikledi ve sert tepkiler, ani çıkışlar, anlamsız cevaplar vermeye başladı.
Yani mızrak artık çuvala sığmamaya başladı. Aklını öyle veya böyle kullanan insan tabakası artık sus deyince susmamaya başladı.
Bu gelişmeler muhafazakâr kitlenin arasında ciddi bölünmeler, kavgalar, ayrışmalar, atışmalar, ithamlar, az da olsa tekfircilik de görülmeye ve duyulmaya başladı.
Bütün bu ve benzeri yaşanan her şey çok hızla yayılmaya başladı. Duyulan her bir aykırı fikri düşünüp anlamaya bile fırsat bulamadan bir yenisi dolaşıma girmeye başladı.
Bütün bu gelişmelerin üstünde sosyal medya ve Youtube üzerinden açılan kişisel yayın kanalları devreye girdikten sonra çarşı pazar daha fazla karıştı.
Az da olsa bazı aklının değerini bilen ve seven kitle gerçekten neyi neden muhafaza etmeye başladığını değerlendirmeye başladı. İlk defa vagonundaki yüklerle yüzleşen bu kitle bazı konularda kendisi ile derin çelişkiler yaşamaya başladı.
Mahalleler ayrışma dönemine girdi. Her şartta taşıdığı ya da temsil ettiği yükünü muhafaza etme taraftarı olanlar daha fazla sertleşerek alan hakimiyeti kurmaya ve korumaya başladılar.
Karşılarında ise geniş bir yelpaze oluştu. Yenilikçiler, Kurancılar, Felsefeciler, Deistler, Agnostikler, daha sade bir dindarlık isteyenler, ilahiyatçıların bir kısmı, modern dindarlık, laik dindarlık, seküler dindarlık gibi her an yeni gurupların eklendiği oluşumlar daha disiplinsiz ve dağınık halde oluşmaya başladılar.
Daha önceki bir yazımda kullandığım bir cümleyi burada tekraren yazmak zorundayım. ‘’Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’’ demişlerdi ve artık eskisi gibi olma durumunu zemin ve içerik olarak kaybetmiş bulunuyoruz.
Şimdi ne olacak? Mirasçı ve vekaletçi muhafazakarlığın da geleceği yok. Çok kısa sürede marjinalleşmeye başlamaları kaçınılmaz duruyor.
Peki ortalama bir Müslüman bu durumda ne yapmalıdır?
Şöyle bir tavsiye ile yarınlara daire yeni bir yol haritası belirleyebiliriz.
Muhafaza etmek zorunda olduğumuz her şeyi yeniden gözden geçirmemiz lazım. Bu aşamada kırmızı çizgilerin belirgin hale getirilerek onu örten ya da engelleyen her türlü eklemeden uzak durmalıyız. Yani Allah’ın birliği ve tekliği konusu şirksiz bir şekilde muhafaza edilmelidir.
Tevhid maddesini gerçekten, amasız, şöyle ki, yanisiz cümlelerden bile koruyabilirsek ve en tehlikeli ruhbanlık virüsüne karşı bağışıklığımızı güçlendirebilirsek inanın listedeki diğer maddelerde çok sıkıntı çekmeyiz. Çünkü şirkin büyük bölümü çok sinsidir. Her türlü yöntem ve görüntüyle tevhid inancına saldıracaktır.
Şirk açık bir tehdit değildir. Hep gizlilik ve dinden görünen bir performansla karşımıza çıkar.
Ardında imana dair diğer maddeler bu çerçevede listelenir. Bunun içerisinde ibadetler de kendine yer bulmalıdır.
Sosyal hayata gelince kötülükten, zulümden, haksızlıktan ve bilumum versiyonlarından uzak yaşayıp iyilik ve güzellik dolu bir hayatın sahibi olmayı amaçlamalıyız.
Bu amaca giden yolda hayatı ibadete dönüştürebilecek bir amaca sahip olmak gerekir. Vagonumuzdaki eşyalarımız her zaman en değerliler kategorisinde olmalıdır. Birbiriyle çelişmemeli. Bize ve çevremize iyi gelmelidir. Hesabı kolay işlerimiz ve kararlarımız olmalıdır.
Bu kadar özet bilgi yeter diye düşünüyorum. Teferruatı ile ilgili çalışmalarınıza temel teşkil edecek duruşunuz bu minvalde olmalıdır.
Her birinize bu önemli çalışmada kolay gelsin. Hoş olunuz, hoşça kalınız, Allah’a emanet olunuz.