(Yazı dizimizin konusu; Antalya Elmalı ve Finike’de türbeleri bulunan ve son dönemde Bektâşî/Alevî oldukları iddiası galat-ı meşhur hâline gelen Abdal Musa, Kaygusuz Abdal ve Kâfi Baba’nın kendilerine ait olan veya kendi yazdıkları eserlerden hayatları ve tasavvufî görüşleriyle Bektâşî/Alevî olup olmadıkları konusunun açıklığa kavuşturulması üzerine olacaktır.)
Kaygusuz Abdal’ın Eserleri
Kaygusuz Abdal’ın manzum olarak; Dîvan, Gülistan, Mesnevî-i Evvel, Mesnevî-i Sânî, Mesnevî-i Sâlis, Gevher-nâme, Minber-nâme, Dolab-nâme, Salât-nâme; mensur olarak; Budala-nâme, Miğlâta-nâme, Vücud-nâme, Risâle-i Kaygusuz Abdal; manzum-mensur eserleri; Sarây-nâme ve Dil-guşâ’dır ve toplamda 15 eseri vardır.
3. Mesnevî-i Sâni (İkinci Mesnevî): 388 beyitlik İkinci Mesnevî’nin Marburg Kütüphanesi, Ankara Millet Kütüphanesi no. 645 ve 167 ve Süleymaniye Kütüphanesi Hâşim Paşa Bölümü no. 19’da birer nüshası bulunmaktadır.
Kaygusuz Abdal’ın, İkinci Mesnevî’de üzerinde durduğu konu, insanoğlunun kıymeti ve önemidir. Allah, Âdem’de âşikâr olmuştur. Nüsha-i âlem olan Âdem’e, melekler secde etmiştir. Âlem sedef, Âdem cevherdir ve âlemde olan her şey Âdem’de vardır. Âdem; Hüdhüd’dür, Simurg’dur, Kaf’tır. Bütün yaratılmışlardan maksûd, Âdem’dir. Yıldızlar onun için parlar, ay onun için batıp çıkar. Su, ateş, toprak ve havanın tılsımı odur. Hûri, Tûbâ, Havuz, Kevser onun içindir, bu dünyanın her türlü hareketi sadece onun içindir. Bu yüzden insanın gözünü açması, kendini tanıması, nereden gelip nereye gittiğini tefekkür etmesi gerekmektedir. Âdem’i bilen köle iken sultan olur.
İnsan, kendisine ikram edilen bunca nimet ve ömrün kıymetini idrâk etmeli, hayvanî, nefsânî vasıflarını bir tarafa bırakarak kendisini terbiye etmeli ve insaniyetini bulmalıdır. Eğer kendini bulmak ve bilmekte zorlanır, başarılı olamazsa bir bilene sormalı ve ehlinden yani evliyâdan, hak erenlerinden yardım almalıdır. Bu yolda delil şarttır, delile uymayanın düşeceği durum zillettir. Evliyânın, mürşidlerin, pîrlerin yolu, yani tarikat yolu emin bir yoldur. Bu yolda, vahdet öğrenilir ve orada yaz, kış, gitmek, gelmek, doğmak, ölmek, uyumak ve uyanmak yoktur. Bu hâller kesretin sonuçlarıdır, vahdette sıfat yok, Zât vardır.
Kaygusuz Abdal daha sonra dünyanın ne olduğuna değinir. Dünya aldatıcı bir metâdır, acayip ve geçici bir gülistandır. Kimi orada sultan olur, kimi külhan, kimi açtır, kimi tok, kiminin vakti hoş, kiminin kesesi boştur. Kimi kibirlenir tanrılık davasına kalkar, fakat hani nerdedir Nemrud, Şeddâd, Firavun? Çemşîd, Kârûn, Afrâsiyâb nerededir? Kisrâ, Kayser, Mısır Azîz’i nerededir? Dünyada bütün vasıflar ve hâller gelip geçicidir, bâki olan ise “Er” kişinin hâlleridir. O Er ki, Îsâ nefeslidir. Özü güneş gibi her yere yayılır ve ulaşır. Kimi ona deli der, kimi onu inkâr eder, kimi ise onun hâline vâkıf olur ve ona velî der. Onun hakkındaki söylenenler herkesin anlayışı kadardır.
Kaygusuz Abdal daha sonra gördüğü bir rüyasını anlatır. Bir şehir ve şehrin padişâhını ve hârika bir meclisini görür rüyâsında. Padişaha bu hâlin ne olduğunu sorunca, “Kendini bil, sen hayvan değilsin” cevabıyla uyanıverir. Kaygusuz’un gözünden perde kalkmış, Sultân’ı Allah’la görmüş ve aşka müptelâ olmuştur. Aşk ve gönül hakkında yazmaya başlar. Aşk ile gönül ezelden beraberdir ve aşk gönül için delildir. Bütün sırlar gönülde gizlidir. İlâhi aşk bütün dertlerin dermanıdır.
Kaygusuz Abdal, sonra aşk eri olan erenleri vasfetmeye başlar. Erenlerin himmeti arştan yücedir. Erenler, mahlûkâtın güneşi ve ışığıdır, her haber onlardan sorulur ve her cevap onlardan alınır. Kaygusuz, “Sözü çok uzatma, helvayı gör başka şeye bakma” diyerek İkinci Mesnevî’yi tamamlar. İkinci Mesnevî’den birkaç beyti takdim edelim:
Velî kim kend’özünden sen gâfilsin
Gâfil niçün olursın çü ‘âkılsın
Halâyık secde kıldugı âdemdür
Bu âdem nüsha-i cümle ‘âlemdür
Sücûd eylemeyen düşdi nazardan
Haberdâr ol haber anla haberden
Cihân sûret âdem sûret-i cândur
Filânîdür âdem ya’ni filândur
Kamu ‘âlem sadef âdem güherdür
Ne kim ‘âlemde var âdemde vardur
Âdem hüdhüd âdem Sîmurg âdem Kâf
Âdemdür her kitâb muhtâr-ı keşşâf
Âdemde âşikâr oldı o sultân
Âdem olan neyiçün ola hayvân
Bu cümle eşyâdan maksûd âdemdür
Çin içinde tapulan büt âdemdür
Âdemi her ki bildi ol cân oldı
Nâ-gehân bende iken sultân oldı
Sa’âdet mülkine yitdi seferi
Sa’âdet bahş olur anun nazarı
Anun her bir nazarı cân bagışlar
Âşıklara nûr-ı îmân bagışlar
Gözün aç anlayı bak kim göresin
Sorana sen dahı nişân viresin
Ne idün sen neden neye gelüpsin
Ne istersin digil ki ne bulupsın