ANTALYA’DA ABDALLIK, BEKTÂŞÎLİK VE ALEVÎLİK
Yazı dizimizin konusu; Antalya Elmalı ve Demre’de türbeleri bulunan ve son dönemde Bektâşî/Alevî oldukları iddiası galat-ı meşhur hâline gelen Abdal Musa, Kaygusuz Abdal ve Kâfi Baba’nın hayatları ve tasavvufî görüşleriyle Bektâşî/Alevî olup olmadıkları konusunun açıklığa kavuşturulması üzerine olacaktır.
Hacı Bektaş Velî’nin Eserleri -3-
Hacı Bektaş Velî tasavvuf, ahlak, nasihat ve dîni konularda Türkçe, Arapça ve Farsça birçok eser kaleme almıştır. Eserlerindeki muhtevâ, Ahmed Yesevî’nin hikmetleriyle büyük benzerlik göstermektedir. Araştırmalar sonucu kaynaklarda Hacı Baktaş Veli’ye âit olduğu rivayet edilen eserler şunlardır:
Besmele Şerhi, Fatiha Sûresi Tefsiri, Makâlât, Kitâbü’l-Fevâid, Makâlât-ı Gaybiyye ve Kelimât-ı Ayniyye, Şathiyyât, Nesâyıh-i Hacı Bektaş Veli (Nasihatler), Üssü’l-Hakîka, Hurde-nâme.
4. Kitâbü’l-Fevâid: Hacı Bektâş-ı Velî’nin Farsça kaleme aldığı eseridir. Bu eserden ilk bahsedenler Baha Said Bey ve Fuad Köprülü’dür. M. Esat Çoşan’da, eserin İstanbul Üniversitesi Kitaplığı, Türkçe Yazmalar Bölümü 55 no’da kayıtlı olduğunu kaydetmektedir. Eser, İstanbul Kitaplığı Osman Ergin Yazmalar Bölümü’nde 948-02 no ile de kayıtlıdır. Ethem Rûhi Fığlalı, Kitâbu’l-Fevâid’in Ahmed Yesevî’nin Dîvân-ı Hikmet eserinden örnek alınarak yazıldığını belirtir. Eserde, dört kapı ve kırk makam anlatılmaktadır ve Makâlât ile çok büyük benzerlikleri vardır.
Şeriat, tarikat, marifet ve hâkikat olan dört kapının, onar makamından kırk makamını açıkladığı eserinde Hacı Bektâş-ı Velî, şeriat kapısının on makamını şöyle açıklar: Birincisi; Allah’a iman, meleklere iman, kitaplara iman, rasullere iman, kıyamet gününe iman, hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine iman. İkincisi; Müslüman olmaktır. Allah Kur’ân’ın 3/19 âyetinde buyurdu: “Şüphesiz Allah katında din İslâm’dır”, şüphesiz ki Allah katında beğenilen ve uyulmaya lâyık olan din ne Yahûdilik ne Hristiyanlıktır, İslam’dır ve Müslümanlık beş şarta bağlıdır: Namaz kılmak, zekât vermek. Allah 2/43 âyette buyurdu: “Namazı kılın, zekâtı verin” Oruç tutmak. Bu konuda Allah Kur’ân’ın 2/183 âyetinde buyurdu: “Oruç sizden öncekilere yazıldığı gibi size de farz kılınmıştır.” Yine diyor ki bu ibadet size özel değil, daha önceki ümmetler de bu ibadetten sorumlu idiler. Ve hacca gitmek. Yüce Allah Kur’ân’da 3/97 âyette buyurdu: “Beytullah’ı haccetmesi Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. O kimse ki ona bir yol, bir güç yetirdi.” Yani “ve kiminki yol açısından imkânı vardır, Allah için Kâbe’ye gitmek insanlar üzerine farzdır. “İmkan” İmam Şafî’nin söylediğine göre “yiyecek ve yük hayvanı”dır, İmam Mâlik’e göre “beden sağlığı, bir şey yapmaya güç yetirebilmek, yolda yiyecek alacak bir geliri olmak”tır. İmam Azam, yiyecek, yük hayvanı ve sağlığın hepsine birden “imkân” demiştir ve yol güvenliği de şarttır. Üçüncüsü; Dili boş ve kötü sözde korumak; Selam olsun Hz. Peygamber’in buyurduğu gibi: “Susan kurtuldu” Dördüncüsü; İlimdir ki onu talep etmek lâzımdır. Selam olsun Hz. Peygamber’in buyurduğu gibi: “İlim talep etmek, erkek ve kadın tüm Müslümanlara farzdır.” Beşincisi; Nikahla kendisine eş almaktır. Yüce Allah Kur’ân’da 4/3 âyette buyurdu: “Sizin için helal olan kadınlardan ikişer, üçer ve dörder olmak üzere nikâh edin” (yani) “o halde beğendiğiniz kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikahlayın” Nikahlanan kişi, bu sayılan adetlerden hangisini isterse istesin seçme hakkına sahiptir. Ve Hz. Peygamber buyurdu: “Nikah benim sünnetimdir ve her kim sünnetimden yüz çevirirse, benden değildir” Altıncısı; Helal yemektir. Yüce Allah Kur’ân’da 20/81 âyette buyurdu: “Size rızık verdiklerimizden temizlerinden yiyin.” Yedincisi; Peygamberlerin sultânının (Hz. Muhammed’in) sünnetlerine uymaktır. Allah’ın salât ve selâmı üzerine olsun Peygamber buyurdu: “Benim sünnetim için ölene Allah mağfiret etsin.” Sekizincisi; Allah’ın yarattıklarına sevgi ve merhamet göstermektir. Dokuzuncusu; Helal giymektir. Selam olsun Peygamber buyurdu ki: “Kim helal giyerse, Allah onun duâsına icâbet eder/kabul eder.” Onuncusu; Kendi nefsine doğruları emretmektir. Yüce Allah Kur’ân’da 79/40-41 âyetlerde: “Ve kim nefsini arzusundan yani haram olan, uygunsuz isteğinden alıkoyarsa, şüphesiz cennet onun barınağıdır.” Bu âyet üzerine, tenhâ yerde günah işlemeye niyetlenip imkânı olduğu halde nefsinin tersine giderek o işten el çeken kimseler hakkında olduğu yönünde tefsir edilmiştir.
Kitâbul-Fevâid’deki, tarîkat, marifet ve hakikat kapılarını ve makamlarını da okumanızı hararetle tavsiye ediyorum.
5. Makâlât-ı Gaybiyye ve Kelimât-ı Ayniyye: Hacı Bektâş-ı Velî’nin Farsça yazdığı eser, didaktik bir tarzda, sanatlı söyleyişten uzak, soru-cevap şeklindedir. Dîni, ahlâkî ve tasavvufî konularda sorulan kısa sorulara, âyet-i kerîmeler, hadîs-i şerifler ve âlimlerin sözleri delil gösterilerek cevaplar verilmiştir. Eserin bugüne kadar iki nüshası bulunmuştur. Bunlardan birincisi Farsça olup İran İslâm Şurası Kütüphanesi’nde, ikincisi de İstanbul Belediye Kütüphanesi’ndedir. Daha sonra bu eser Davut Duman tarafından Türkçeye tercüme edilmiş ve Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Merkezi tarafından da Türkçe İngilizce olarak yayımlanmıştır. Eserde özellikle Hoca Ahmed Yesevî ve Abdülkâdir Geylânî hazretlerine yer verilmekte ve görüşleri nakledilmektedir. Ayrıca, Şeyh Tüsterî, Şeyh Kuşeyrî, Selîmî ve Vâsıtî’den de nakiller yapılmaktadır.
Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi tarafından yayınlanan eserin sunum kısmında Alemdar Yalçın şunları söylemiştir: “Eser incelendiği zaman görülecektir ki düşüncelerinin önemli bir kısmı Hacı Bektâş Velî’nin diğer eseri olan Makâlât’la büyük benzerlikler göstermektedir. Bazı düşüncelerin birbirini tamamladığını ve tekrarlandığını görüyoruz. Makâlât’ta derviş, muhib, şeyh gibi tasavvufî geleneğin iç örgütlenmesine çok fazla yer verilmezken Makâlât-ı Gaybiyye’de buna daha önem verildiğini görüyoruz. Eserde ayrıca zahid ve zühd kavramlarına verilen anlamlar, zahid, arif, muhib, talip, derviş, mümin arasındaki bakış açısı farklılıkları daha kesin olarak belirtilmektedir… Makâlât-ı Gaybiyye ve Kelimât-ı Ayniyye bir bütün halinde okunduğu, günümüz sözlü geleneğinin halen yaşadığı cemlerdeki başlayış, bitiriş ritüelleri gözlemlendiği, gülbank, nutuk ve nefeslerlerle karşılaştırıldığı zaman Hacı Bektâş-ı Velî’nin düşüncelerini içinde taşıdığı çok açık bir biçimde görülmektedir. Buradaki açıklamaların önemli bir kısmının yine Ahmed Yesevî’nin Divân-ı Hikmet ve Yunus emre’nin Risâletü’n-Nushiyye’si ile de aynı tematik özelliklere sahip olduğunu söyleyebiliriz.”
Hacı Bektâş-ı Veli eserinde, dervişin özellikleri, yüce Allah’a ulaşmanın yolları, Allah’ı anmanın çeşitleri, dervişin görevleri, talip kimdir, zühd nedir, takvâ nedir, varlıklar kaç çeşittir, özünden çıkmak ne demektir, talibin yemesi içmesi, münin kime derler, müminin uğraşısı kaç çeşittir, tevbe nedir, tevbe kaç çeşittir, inâbe nedir, rü’yet nedir, mücâhede nedir, fakirlik nedir, insanların çeşitleri, ârif ve zâhit arasındaki fark, mucize nedir, Allah’ın mertebeleri, nefsin makamları, orucun dereceleri, halkın kısımları, sır nedir, evliyânın halleri, kutup nedir, şeyhi inkârın cezâsı, evliyâ keç türlüdür gibi konuları ele almış ve şu vasiyetiyle eserini tamamlamıştır:
Size vasiyetim ey oğlum! (oğullarım!)
Akıldır, edeptir ve takvâdır. Tüm durumlarda geçmişlerin eserlerini izle, Ehl-i sünnet ve Cemaat’e bağlı ol. Fıkıh ve hadis öğren. Câhil sûfilerden sakın. İmam ve müezzin olmamak şartıyla namazı cemaatle kıl. Hiçbir zaman şöhret arama ki, şöhret âfettir.
Soya sopa rağbet etme. Dâima ismin az söylensin. İlk önlere kendi adını yazma. Kaza mahkemelerinde hazır bulunma, Şer’î mahkemeyi de inkâr etme. Kimseye kefil olma. Uluorta yerlerde devlet büyükleri ve onların oğulları hakkında konuşma. Hankâh yapma ve hankâha oturma. Çok semâ yapma. Çok semâ, sevindirdiği zaman ayrılık (nifak) getirir, gönlü canlandırdığı zaman ise, semâhı inkâr etme. Arslandan kaçtıkları gibi halktan kaçıp yalnız kalmaya çalış. Erkeklerle, kadınlarla, çocuklarla, zenginlerle ve avam kimselerle sohbet etme. Şüpheli gördüğünü bırak. Mümkün olduğu kadar evlenmemeye çalış. Aksi takdirde dünyayı talep edersin, dünya isteği ile dinini yele verirsin. Çok gülme, kahkaha ile gülmekten kaçın, çünkü çok gülmek gönlü öldürür. Herkese şefkat gözü ile bakmalısın, hiçbir kimseyi küçümseme, dış görünüşünü süsleme, çünkü dışı süslemek içi harap eder. Halkla mücâdele etme, kimseden kimsenin sırrını isteme. Kimseye hizmet buyurma. Şeyhlere malınla, canınla ve vücudunla hizmet et. Onların yaptığı şeyleri inkâr etme. Çünkü onları inkâr edenin yüzü hiçbir zaman gülmez. Dünya ile onun izzeti ve devleti ile gururlanma. Çünkü senin gönlün her zaman hüzünlü, vücudun hasta, gözün ağlar, amelin hâlis, duân iniltili, elbisen eski, arkadaşın derviş, sermayen başarı, evin mescit ve yoldaşın yüce Allah olmalıdır. Nitekim “Her kim yalnızlıkla yoldaş olursa, Allah ona yoldaş olur” denilmiştir.
Yâ Rab! Beni her iki dünyada ihtiyaçsız eyle, fakirlik içinde başımı dik tut.