İnsanların mükemmel bir medeniyet sürdükleri bu yerler bugün yılan ve vahşi hayvânâtın melcei ve cevlangâhı (sığınağı ve dolaştığı yer) olmuştur.
Harâbenin ortasında yükselmiş ve az harap görmüş olan Selçûkîlerin kervansarayı o eski medeniyet enkâzını göstermek için sanki bir davetçi olarak idâme-i hayat edebilmiştir.
Lagoon şehri diğer Pamfilya şehirleri gibi her tarafından duhulü kâbil olduğundan daima komşularının mukdderâtına iştirâk ettiğini tarihlerde görüyoruz.
Lyupa kralların cenûba doğru vukû bulan istilalarında bu şehrin dahi onlara arz-ı teslimiyet ettiği gibi İranlıların istilasında da Birinci Satraplığa merbut olmuştu. Bilahare İskender’in ordusu buradan geçerken şehir halkı kendisine bilâ mukavemet teb’iyyet eylemiştir. İskender’in vefatıyla, diğer şehirleriyle beraber Lagoon’da Suriye krallarına geçmiş ve Antiohos’un vefatına kadar onun hükmü altında kalmıştır. Bir müddet sonra Bergama krallarına intikal ile Romalıların istilasına kadar hüküm ve nüfuzları altında yaşamıştır.
Galati seferinde Roma serdarlarından Manilois’un harekât-ı askeriyesi esnasında ordu Mandropolis şehrini zapt ettikten sonra, pek zengin olan ve korkusundan ahalisi firar eden Lagoon üzerine gidilerek burası yağma edilmiştir. Ordu burada ancak bir gün kaldıktan sonra Termesos’u, Aspendos ve nihayet Sagalossos şehirlerini zapt etmiştir.
Artık bundan sonra birçok istilalara maruz kalan bu şehir tarih-i nokta-i nazarından mazlum bir safhaya giriyor. Yalnız Selçukîler zamanında bir müddet burası oldukça hâiz ehemmiyet bir hâle ifrağ edilmiş ve bilahare bu latif mevkisine uzun bir uykuya dalmış ve’l-ân (hâlen) uyanmamıştır.
Selçûkıler burasını Antalya’dan bir merhale sayarak burada mükemmel bir kervansaray inşa ve Konya’nın şiddetli soğuklarına tahammül edemeyen Selçuk hükümdarları kışı -ağleb (yüksek) ihtimale göre- burada geçirmişlerdir.
Selçuk hükümdarları yedi sene kış mevsimini Antalya’da geçirmiş oldukları İbni Bibi tarihinde mezkurdur. Gerek 90 sene mukaddem vilayetimizde arkooloji tedkîkâtında bulunan Charles Texier ve gerek 41 sene mukaddem vilayetimizin kısm-ı küllisini gezmiş ve vilayetimiz hakkında 1890 tarih-i miladisinde iki cesim ve pek kıymetli cilt neşr eden Kar Graf Lanchorashei (Karl Graf Lanckoronski) bu kervansaray hakkında bize pek nâkıs (eksik) malumat vermektedir. Denilebilir ki bu zatların hiçbirisi iş bu cesim ve mükemmel binayı görmemiş ve belki sima’ üzerine mevcudiyetine hükmetmişlerdir. İş bu her iki eserde burasını Evdir Kervansarayı ismiyle yâd etmektedir. Filhakika bugün bile civar köylüler indinde bu ismiyle tesmiye olunmakta ise de bu isim nereden geldiği bir türlü anlaşılamamaktadır.
Charles Texier eserinde iş bu Evdir Han’ın Birinci Sultan Süleyman’ın yaptırdığı binadır demiş, pek büyük bir hatada bulunmuştur. Kitabesinden kat-‘ı nazar binanın tarz-ı inşasını görseydi her halde böyle bir hatada bulunmayacağı muhakkaktı. (Charles Texier’in vilayetimizdeki tedkîkât hataları peyderpey ileride gösterilecektir.)
Han kapısının üzerinde ayrıca münakkaş bir kemerin bulunduğunu Lanckoronski yazıyorsa da bugün öyle bir kemerin bulunmadığı gibi tasvirindeki münakkaş taşlardan da bir eser mevcut değildir. Zaten Lanckoronski’nin Evdir Kervansaray kapısı olmak üzere neşrettiği kapı buranın kapısı olmadığı muhakkaktır.
Binanın kapısı Antalya’da mevcut Selçuk kapılarından daha mükemmel ve dilrubâ (çok güzel) olup beyaz muntazam yontma taşlardan yapılmıştır. Kapının irtifa’ı 9 metre, medhalinin irtifa’ı 3,40 ve arzı 3,15 metredir.
Bütün ovaya hâkim ve nâzır olan kapının en yüksek mahalline kitâbe vaz’ edilmiş olup yekpâre beyaz mermer üzerine yazılmıştır. Üç satırlı olan bu kitâbe 45 cm irtifâ’ında ve 85 cm arzında olup hurûfâtın irtifâ’ı 10 cm’dir.
Kitâbe ber vech-i âtîdir:
السلطان الغالب عز الدنیا و الدین سلطان المعالی علیه دولته عدل العالمین ابو الفتح كیكاوس بن كیخسرو برهان امیر المؤمنین جمادی اول عشر
(Kitâbenin bazı kısımları bozulmuş olduğundan okunamadı)
Kitâbeden anlaşıldığına göre iş bu kervansaray 606 tarihinden 616 tarihine kadar hükümdarlıkta bulunan Keykâvus b. Keyhusrev (I. İzzeddin Keykâvus 1211-1220) tarafından bina edilmişti.
Kapının cephesi orta kabartma olarak müsemminü’l-izlâ’ madalyonlar ile süslenmiş ve birbirine girift yüksek şerpatvâri hutut-i münkesire her tarafına yapılmıştır. Binanın yan cephelerinde dörder adet duvarın takviye sütunları vardır.
Müze Müdürü Süleyman Fikri - Antalya Gazetesi - 14 Eylül 1341/14 Eylül 1925