Bugün, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Gün nedeniyle yine birçok sivil toplum kuruluşu, belediye vs, çeşitli etkinlikler gerçekleştirecek, kadına şiddet olaylarına dikkat çekmeye çalışacak. Dün Konyaaltı Belediyesi de aynı amaçla bir etkinlik gerçekleştirdi. HayatPark’ta buluşan yüzlerce kadın origami tekniğiyle yaptıkları Turna Kuşları’nı üzerlerine dilek ve temennilerini de yazarak parktaki ağaçlara astı. Amaç, farkındalık oluşturmak…
Daha bir çok etkinlik yıllardır yapıldı, yapılıyor.
Lakin bir sonuca varıyor mu derseniz, maalesef hayır.
Farkındalık mı ? Evet belki her geçen yıl toplumun bu anlamda farkındalığı artıyor.
Evet belki insanlar artık bu konuya daha duyarlı…
Ancak. Asıl farketmesi gerekenler farkediyor mu?
Şimdi okuyacağınız yazıyı, 2019’un Ekim ayında kaleme almışım. Yukarıdaki başlıkla…
O günden bugüne değişen bir şey varmı, yazıyı okuyun siz karar verin…
***
Artık bu işin hiçbir mantığı kalmadı. Adam, kılık kıyafetini, makyajını beğenmediği için gelinini hastanelik edinceye kadar dövüyor. Komşular elinden alıyor, mahkeme uzaklaştırma kararı veriyor. Daha kararın mürekkebi kurumadan adam gidip gelininin oturduğu evi yakıyor. Yakalanıyor, yargı önüne çıkarılıyor, heyhat yine serbest…
Yahu tutuklanması için illa öldürmesi mi bekleniyor?
Bu nasıl bir adalet anlayışı, bu nasıl bir hukuk sistemi anlayabilen beri gelsin…
Türkiye’yi sarsan Emine Bulut cinayetini daha unutmadık. Hani şu kızının gözleri önünde eski eşi tarafından hunharca katledilen, kızının ‘anneciğim ne olur ölme’ haykırışları arasında, ‘ölmek istemiyorum’ diye bağıra bağıra can veren Emine Bulut meselesinden bahsediyorum. Onunla ilgili mahkeme süreci de tamamlandı. Mahkeme, öz evladının gözü önünde eski eşini canice öldüren Fedai Baran’a müebbet hapis verdi. Herkes, tüm Türkiye ağırlaştırılmışını beklerken mahkeme ‘canice’ değil de kasten adam öldürmeden hüküm verdi. Hatta avukatları ‘kravat indirimi’ filan bile istedi. Neyse ki onu vermediler. Baran 24 yıl hapis yatacak. Bu süreçte çıkabilecek bir aftan da yararlanabilecek. Oysa ağırlaştırılmış müebbet verilmiş olsa 30 yıl yatmak zorunda kalacaktı ve hiçbir aftan da yararlanamayacaktı. Emine Bulut’un ailesi istinaf mahkemesine başvurdu ama ne olacak ki? Toplum vicdanı yaralandı…
Bitmez arkadaş. Bu iş bu yöntemlerle bitmez.
Her şeyden önce yeni bir yasal düzenleme gerekiyor…
Denetimli serbestlik, elektronik kelepçe, uzaklaştırma kararı filan bunlar fasa fiso. Daha radikal, daha sert cezai önlemler alınması şart. Kadına elini kaldıran bunun karşılığını en ağır şekilde almalı ki, bir daha buna yeltenmesin…
Ayrıca toplum da en seri şekilde bilinçlendirilmeli ve meseleye müdahil edilmeli.
Görüyoruz işte, adam sokak ortasında karısını/sevgilisini yumrukluyor ama çevredeki insanlar ‘aile meselesi’ diyerek kılını kıpırdatmıyor.
Bu bir aile meselesi filan değil arkadaş, bu bir can meselesi, insanlık meselesi.
Böyle bir hadise karşısında kimse sessiz kalmamalı. Hani bir zamanlar sokaklarda sıklıkla kullanılan bir slogan vardı; ‘Susma sustukça sıra sana gelecek’ diye.
Karşılaştığımız şiddet olaylarında susanların işte bu sloganı hatırlamalarını istiyorum.
Çünkü gerçekten de sustukça, tepki göstermedikçe şiddet olayları tüm toplumu kuşatacak…